Seramik sanatı nedir, nasıl yapılır? Kısaca bilgi
Seramik sanatı nedir, nasıl yapılır? Seramik sanatı hangi dönemde başlamıştır? Seramik sanatı nasıl başladı? İşte seramik sanatına ilişkin tüm merak edilenler…
Seramik sanatı nedir?
Binyıllardır insan hayatında önemli yer tutan seramik, basitçe tanımlandığında yüksek ateşte pişirilmiş kildir. İçerisine eklenen çeşitli sağlamlaştırıcı malzemeler, rengârenk boyalar ve koruyucu maddeler ile zaman içinde değişime uğrayarak günümüzde yaygın olarak kullanılan hâline kavuşmuştur. Bu yazıda seramik yapısı ve çeşitleri ile birlikte seramiğin tarihinden ve seramik sanatının Anadolu topraklarındaki gelişiminden bahsedilmektedir.
Seramik nasıl yapılır?
Günümüzde modern fabrikalarda seramik üretiminde metal olmayan, genelde nitrür ve karbür temelli inorganik bileşikler hammadde olarak kullanılır. Bu maddeler çamurlaşıncaya kadar suyla karıştırılır ve ardından fazla su buharlaştırılarak granül hâlini alır. Granüller yüksek basınç altında sıkıştırılır. Ancak ilk formunu alan bu temel seramik yapısı yeterince sağlam değildir, “sırlanması” gerekir. Sırlama işlemi, sıvı camla karıştırılmış silisyum dioksit ve kalay oksite seramiklerin batırılmasıdır. Bu işlemin ardından üzerine istenilen baskı modeli eklenen seramikler, çok yüksek sıcaklıklarda fırınlanarak son şeklini alır.
Başta İspanya ve Türkiye olmak üzere bazı ülkelerde, geleneksel yöntemlerle seramik üretimini sürdüren işletmeler bulunmaktadır. Bu işletmelerde hava kabarcıklarından arındırılan kil, şekil verilip fırınlandıktan sonra sırlanır. Sırlanmış seramikler desenlerin yüzyıllarca kalıcı olabilmesi için metal oksit boyalar kullanılarak elde boyanır. Sır ve kilin iç içe geçmesi için 980 derece selsiyus’luk fırınlar ikinci kez çalıştırılır ve el yapımı seramikler hazır hâle gelmiş olur.
Seramik sanatı hangi dönemde ve nasıl başlamıştır?
Dünya üzerinde ilk seramik örneklerine milattan önce 6000’li yıllarda Anadolu’da rastlanmaktadır. Kil kullanımının insanlık tarihindeki önemini vurgulamak için Neolitik Çağ’ın “çanak çömlekli” ve “çanak çömleksiz” olarak ikiye ayrılması örneğini vermek yerinde olur.
Bu çağda insanlar kil hamurunun güneşte kuruyunca dayanıklı bir hâl aldığını fark ettikten sonra barınak ve kap kacak yapımında kilden yararlanmaya başladılar. Kap kacak üretimi özellikle suyu bir yerden başka bir yere taşıyabilme imkânı sunması açısından da ayrıca önem taşımaktadır.
Dönemin sonuna doğru ise artık ateşte kilin pişirilebileceği de biliniyordu. Bu konuda ateş ve kil birleşiminin insanlar tarafından tesadüfen bulunduğunu savunan görüşler de bulunmaktadır. Zamanı biraz ileri sardığımızda M.Ö. 3500’lü yıllarda Mezopotamya’da; M.Ö. 1200’lü yıllarda ise Babil saraylarında bizi seramikler karşılar. Mısır piramitlerinin duvarlarında kullanılan tuğlalar ve Hititler gibi çeşitli medeniyetlerin kullandıkları seramik eşyalar, bu milletlerin tarihlerine ışık tutmada önemli rol oynamıştır.
Seramik ve çini sanatının Anadolu’daki gelişimi
Seramik, oldukça hassas bir malzeme olmasından ötürü bir sanat dalı olarak asıl gelişimini yerleşik hayat tarzını benimsemiş toplumlarda gösterir. Bu nedenle Türklerin İslamiyet’i kabulü ve yerleşik hayata geçişi, seramik sanatı için de bir dönüm noktasıdır. Abbasiler, Karahanlılar ve Gazneliler dönemlerinde bu sanatın güzel örneklerine rastlansa da asıl gelişim ve çeşitlilik Selçuklular döneminde gözlenir. Bunda İran’dan öğrenilen tekniklerin etkisi yadsınamaz bir gerçektir.
Selçuklulara ait mimari yapılar büyük oranda zarar görmüş olsa da yapılan kazılarda farklı tekniklerde çiniler bulunmuştur. Anadolu’da çini sanatının ilk örneklerine Sivas’ta Keykavus Darüşşifasındaki türbede rastlanır. Beylikler döneminde çini kullanımı Selçuklulardaki kadar başarılı olmasa da görkemli örneklere rastlamak mümkündür. Beylikler döneminin ardından Osmanlılarla birlikte seramik sanatı zirveye ulaşır. Orijinal teknikler, boyalar ve kaliteli malzemelerle yapılmış seramikler, duvarlarını süslediği ihtişamlı yapılarla birlikte günümüze kadar ulaşmıştır. Sultan Ahmet Camii, Topkapı Sarayı, Atik Valide Camii, Çinili Köşk ve daha niceleri, çini sanatında ait olduğu döneme arşiv niteliği yapacak ölçüde kıymetlidir. Modern yaşam ve gelişen teknolojilerle birlikte bir sanat dalı olarak el yapımı çini – seramik üretimi gerileme gösterse de Kütahya çiniciliği Osmanlı’dan devraldığı mirası yaşatarak ortaya koyduğu eserlerle dünyanın hayranlığını kazanmaktadır.
Sonuç
İnsanlık için oldukça büyük bir öneme sahip olan seramikler, zaman içerisinde çeşitli değişim ve gelişimlere maruz kalsa da hem bir sanat dalı hem de gündelik hayatın vazgeçilmez bir parçası olarak kullandığımız eşyalarda, mimari yapıların duvar ve zeminlerinde sarsılmaz ölçüdeki sağlam varlığını devam ettirmektedir.